
Erasmus programını bilmeyen yoktur. Polonya’yı bir “Erasmus Ülkesi” olarak nitelendirmek hiç de yanlış olmayacaktır. Özellikle son yıllarda Türk öğrenciler için oldukça popüler olan Polonya’ya her sene ortalama 7.000 Türk öğrenci gelmektedir. Sizler için Polonya’da erasmus yapmış Türk bir öğrenciyle konuştuk.
Şeyma Sarıca: Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
Nur Erler: Merhabalar, ben Nur Erler. Giresun Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı 3. Sınıf öğrencisiyim. Yeni yerler görmeyi, farklı kültürlerle iç içe olmayı hep sevmişimdir. Öğrenciliğin dışında tecrübe edinmeyi kendine hedef edinmiş bir bireyim. Bu bağlamda bana sunulan fırsatları değerlendirmeye gayret gösteriyorum. Bu fırsatlardan biri de geçen sene yapmış olduğum Erasmus eğitimiydi.
Şeyma Sarıca: Polonya’da hangi şehirde ve hangi üniversitede Erasmus değişim programı yaptınız?
Nur Erler: Polonya’nın Przemysl şehrinde bulunan Państwowa Wyższa Szkoła Wschodnioeuropejska w Przemyślu adlı üniversitede Erasmus değişim programı yaptım.
Şeyma Sarıca: Değişim öğrencisi olarak kaç ay boyunca Państwowa Wyższa Szkoła Wschodnioeuropejska w Przemyślu’da eğitim gördünüz?
Nur Erler: Yaklaşık 5 ay Państwowa Wyższa Szkoła Wschodnioeuropejska w Przemyślu adlı üniversitede eğitim gördüm.
Şeyma Sarıca: Państwowa Wyższa Szkoła Wschodnioeuropejska w Przemyślu’nun genel eğitimi nasıl, okumakta olduğunuz okul ile kıyaslarsanız artı ve eksi yönlerini neler?
Nur Erler: Państwowa Wyższa Szkoła Wschodnioeuropejska w Przemyślu, bulunduğu şehir küçük olmasına rağmen eğitim standartları (laboratuvarlar, seminerler, eğitmenler…) ve teknoloji kullanımı açısından iyi bir okul. Giresun Üniversitesiyle kıyasladığımda daha az bölüm bulunuyor. PWSW belirli alanlarda eğitim programı açan bir okul buna rağmen ikinci ve üçüncü dil öğretimine önem vermesi fazlasıyla takdire şayandı. Lehçe bilindiği üzere ana dilleri, bununla birlikte İngilizce ve İspanyolca (ana dili İspanyolca olan eğitmen tarafından) öğretilmesini sağlıyorlar. Sosyal etkinliklere önem verilen okulda özel günlerin dışında çeşitli etkinlikler düzenleniyordu. Hem öğrencilerin hem eğitmenlerin dil seviyeleri tatmin edici ve bizleri öğrenmeye-iletişim kurmaya teşvik ediciydi.
Sınav sistemleri bizim sınav sistemimizden oldukça farklıydı, Giresun Üniversitesi’nde Vize-Final-Bütünleme olmak üzere belirlenen tarihlerde sınavlar yapılır, PWSW bu anlamda eğitmenlerin belirlediği tarihlerde bir sınav ve bir telafi sınavı bulunuyordu bunun dışında sık sık quiz yapılır konu hakkında bilgimiz ölçülürdü.
Şeyma Sarıca: Kendi bölümünüzden aldığınız eğitim size Polonya’da ne gibi bir yarar sağladı?
Nur Erler: İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrencisi olarak, İngilizceye hâkim olmak öncelikle iletişim kolaylığı sağladı. Bunun dışında okuduğum bölüm kişinin bakış açısını ve genel kültürünü gerçekten evrensel olarak geliştiren bir bölüm. Bu bağlamda çevredeki insanlarla çeşitli konular hakkında konuşacak sihirli zarfları çantama alıp gitmişim farkında olmadan. Edebiyat bölümü öğrencileri genelde çok okuyan, yorum yapan, analiz eden kişilerdir. Edebiyat öğrencisi olmanın artısını da fazlasıyla gördüm hem değerli eğitmenlerimizle hem yabancı arkadaşlarımızla bolca sohbet etme fırsatım oldu. Yeni pencerelerden bakmayı öğrendim, yeni insanlar, yeni hayatlar gördüm.
Şeyma Sarıca: Bulunduğunuz üniversitede yabancı öğrencilere nasıl davranılıyor? Size nasıl davranıldı? İyi ve kötü tecrübeleriniz, belirtmek istedikleriniz neler?
Nur Erler: Giresun Üniversitesi küçük bir üniversite olsa da aktif olarak 1.067 uluslararası öğrenci bulunuyor. Bulunduğum üniversitede yabancı öğrenciler için çeşitli öğrenci topluluklar mevcut, bunlardan birisi de iki sene önce yönetiminde olduğum League of Nations adlı öğrenci topluluğu. Böyle topluluklarda hem onların kültürlerini öğreniyor hem de kültürümüzü yabancı arkadaşlara öğreterek onların ülkemizde daha rahat yaşamasını sağlıyoruz. Ayrıca TÖMER programı sayesinde ülkemize adapte olmaları kolaylaştırılıyor. Ben PWSW’ye ilk gittiğim zamanlarda Erasmus koordinatörümüz çok yardımcı olmuştu. Farklılıklar karşılıklı olarak bir süre insanları birbirinden uzak tutsa da hayatım boyunca unutmayacağım insanlar tanıdım. Onlara olan minnetimi her zaman dile getirmek istiyorum. Onlar sayesinde yardımseverliğin dine, dile, ırka, mesafelere bakmadan sadece kalp ile alakalı olduğunu deneyimleme fırsatı buldum.
Şeyma Sarıca: Erasmus öğrencisi olarak gittiğiniz bölümdeki hocalarınızın size bakış açıları nasıldı?
Nur Erler: Öncelikle okuduğunuz bölüm bu sorunun cevabını şekillendiren bir etmen. Bulunduğum üniversitede İngilizce bölümlerinde okuyan her öğrenci yerel öğrencilerle aynı konumda olarak derslere aktif katılım göstermek ve onlarla aynı sınava katılmak zorunda. İlk haftalarda hocaların birkaçı dersi Lehçe işliyordu, ben ve arkadaşlarım kendimizi dışlanmış gibi hissettik doğal olarak. Bazı hocalarımız çok sevecen, ilgili davranmıştı sürekli iletişim halinde olup birbirimizden çok şey öğrendik. Polonya’nın şehirlerinden, savaş öncesi-sonrası hallerinden tutun da Türk yemeklerine kadar. Arada herkes Lehçe konuşurdu sakince etrafa bakar ne olduğunu kavramaya çalışırdık, bu yönden önemli pek çok şeyi kaçırdığımız ve üzüldüğümüz durumlar olurdu. Sonrasından hallettik tabii bu ufak tefek ama bizi olumsuz yönde etkileyen davranışları.
Şeyma Sarıca: Erasmus sizin hayatınıza neler kattı?
Nur Erler: Olumlu-olumsuz ne yaşamış olursam olayım bambaşka biri olarak döndüğüme inanıyorum. İstemeden de olsa bizden farklı insanlara önyargılı büyüyoruz. (Onlar da bize karşı önyargılı ve kulaktan dolma bilgilere sahip) Karşılıklı olarak edindiğim önyargıları yıkıp, ülkemi-kültürümü bulunduğum ortama güzel tanıttığıma ve onların önyargılarını yendiğime inanıyorum. Erasmus programına katılarak farklı ülkelerden bambaşka insanlar tanıdım, yeni şeyler öğrendim. Kendimi yaşıtlarımla daha net karşılaştırma fırsatım oldu. Yirmili yaşlarıma 5 farklı dil, 15 farklı ülke, yüzlerce yolculuk, binlerce farklı yaşam sığdırmış oldum. Gezilerimizi iki kız olarak yaptık. Kendime güvenim arttı. Kız başına ne yapacaksın oralarda, nasıl gideceksin, kaybolursun diyenlere inat ben ve değerli yolculuk arkadaşım çevremize örnek olmayı başardık ve hayallerimizi gerçekleştirdik. Döndükten sonra kendimi daha fazla geliştireceğime dair söz verdim çünkü sadece bulunduğumuz yerden ibaret değiliz. Daha objektif ve evrensel yaklaşıyorum artık hayatıma. Kendime hep inanıyordum ama artık daha çok inanıyorum.
Şeyma Sarıca: Devletin verdiği hibe size yetti mi? Temel ihtiyaçlarınız ne kadar tuttu? Yurt ücreti olarak aylık ne kadar ödediniz?
Nur Erler: Ben devletten hibe olarak yaklaşık 1090 EUR aldım. Polonya kendi para birimini kullandığı için maddi yönden bizi çok rahatlattı. Asıl soruya gelecek olursam hibenin yetip yetmemesi aslında kişisel bir soru. Öncelikler çok önemli, bulunduğunuz şehir çok önemli, beslenme alışkanlıkları çok önemli… Kendimden örnek verecek olursam; hibenin dışında aylık 700 TL kadar gelirim vardı yurt ücretim 4 kişilik oda için 300 ZL idi. Yurt ücretimi bu paradan karşılıyordum. Yemeklerimizi yurtta kendimiz pişiriyorduk. Yemeklerimi hep bir grupla ortak yedim. Bunun artısı market alışveriş ücretinin kişi sayısına bölünmesi oldu. Polonya’da kendi yemeklerimizi yapabileceğimiz malzeme çeşidi fazlasıyla vardı, bu anlamda pek zorluk yaşamadık. Market ve temizlik malzemeleri için ayda 150-200 ZL ayırıyorduk. Şehir içi ulaşım ücreti çok nadir veriyorduk. Ulaşım şehir küçük olduğu için rahattı. Eğer bir öğrenci planlamasını sağlam yaparsa hibe yeterli. Ben verilen hibe ile 15 ülke gezdim. Biraz önce bahsettiğim gibi hibenin yetip yetmemesi size bağlı. Bizim önceliğimiz farklı ülkeler gezip görmekti. O yüzden farklı ülkelerde barınmaya, çok özgün-yerel olmadığı sürece dışarıdan yememeye özen gösterdik. Bu arada ulaşım şirketleri güzel kampanyalar sağlıyordu onları çok yakından takip ettik. Flixbus ile 10 ülke 100 Euro kampanyasını yakalamak Erasmus hayatımızın en değerli şansıydı. Tabii ki de hibesi yetmeyen arkadaşlarım ve hibesinden para arttıran arkadaşlarım da oldu. Tamamen hibeyi nasıl kullandığınızla alakalı.
Şeyma Sarıca: Erasmus için Polonya’yı neden seçtiniz? Bir daha olsa seçer miydiniz?
Nur Erler: Erasmus için Polonya’yı seçme nedenlerim tabii ki de var. Ama mecburi bir neden olarak ben bu programa katıldığımda bölümümüzün anlaşmalı olduğu tek ülke Polonya’ydı. Kişisel nedenlerim daha önce tanıdıklarımın Polonya’da Erasmus yapmış olmaları, para birimi, seçtiğim şehir Przemysl’in Ukraynaya yakın olmasından dolayı ulaşım kolaylığı benim için sağlam nedenlerdi. Bir daha seçecek olsam tereddüt etmeden tekrardan seçerim.
Şeyma Sarıca: Bir Türk olarak Polonya’yı beğendiniz mi? Beğendiniz ve beğenmediğiniz yönleri nelerdi?
Nur Erler: Bir Türk olarak Polonya’yı beğendim. Öncelikle sistematik bir ülke ve insanları disiplinli. En küçük şehrine bile önem verebiliyor olması çok dikkatimi çekti. Market fiyatları da memnun ediciydi. Polonya gerçekten yaşanılabilir bir Avrupa ülkesi. Benim için beğenmediğim yönleri; resmi tatillerde her yerin kapalı olması, öğrenene kadar beni zorlayan temel ihtiyacımız suların gazlı olması, havası oldukça soğuk, komik bir madde olacak ama ödeme yaparken kuruşlar çok zorlayıcı idi, trenlerdeki bilet kontrol eden memurların çoğunun korkutucu bir şekilde sorgulamaları da en olumsuz gözlemlerimden.
Şeyma Sarıca: Polonya’nın diğer şehirlerini gezme imkânınız oldu mu? Gezdiyseniz en beğendiğiniz şehri hangisi oldu? Polonya’da bulunduğunuz şehir ile karşılaştırdığınızda gezdiğiniz diğer şehirlerin iyi ya da kötü yanları neler oldu? Hangi farkları gördünüz?
Nur Erler: Evet, Polonya’nın 7 şehrini gezme fırsatım oldu. Hepsi bulunduğum şehirden büyük şehirlerdi. En beğendiğim şehri kesinlikle Gdansk. Gerçekten sanki bir film sahnesine atılmışım, bir resmin içine girmişim gibi hissetmiştim. Gezdiğim tüm şehirler gelişmiş şehirlerdi ve çoğunda farklı turist gruplarını gördüm. Polonya ülkesinin potansiyel turizm şartlarını iyi kullanabilen bir ülke. Kaldığım şehirden farklı olarak gezdiğim diğer şehirlerde sanatsal faaliyetlere fazlasıyla denk geldim. Resim yapanlar, müzik aleti çalanlar, şarkı söyleyenler…
Şeyma Sarıca: Erasmus için Polonya’ya gelirken yanınıza mutlaka alın dediğiniz bir eşya var mı?
Nur Erler: Bu soruyu hem alın hem de almayın olarak genişletmek istiyorum. Özellikle kışın gidecekseniz mutlaka kalın kıyafetler alın yanınıza. Onun dışında eğer ikinci elcilerden giyinmek sizin için sorun değilse çok makul fiyatlara çok güzel ürünler almanız mümkün. Aklınızda bulunsun.
Benim bulunduğum şehirde Türk marketi maalesef yoktu kahve sever biriyseniz yanınıza mutlaka fazlaca Türk kahvesi ve cezve koyun 😊 Cezve bulamamıştım Polonya’da ama metal kupalar oluyordu onları cezve olarak kullanmıştık. Yiyecek içecek kültürümüz biraz farklı, ülkemizde bulunan şekersiz sakızlardan ve bazı baharatlardan Polonya’da bulamamıştık. Vesikalık fotoğraf mutlaka koyun, Polonya’da biraz pahalıydı. Kullandığınız ilaçlar varsa onlardan da fazlaca alıp götürün çünkü ilaçları bizimkinden farklı ve markette satılan tipteydi.
Şeyma Sarıca: Polonya’ya hangi vize türüyle gittiniz? Vizeniz çıkarken bir sorun yaşadınız mı? Kısaca sizin gittiğiniz dönemde uygulanan vize yönetmeliğinden bahsedebilir misiniz?
Nur Erler: Polonya’ya ulusal vize (uzun süreli) türüyle gittim. Vize sürecinde bir sıkıntı yaşamadım. Konsolosluğun istediği belgeleri eksiksiz tamamladıktan sonra problem yaşanılacağını düşünmüyorum.
Şeyma Sarıca: Polonya’da kültürel farklar yaşadınız mı?
Nur Erler: Evet birkaç temel kültürel farklılık yaşadım. Polonyalılar genelde sert duran insanlar. Bizler sokakta birini gördüğümüzde nezaketen gülümseriz, onların kaskatı duruşu benim için kültürel bir şoktu. Misafirlik kültürü hayatlarında bizimki kadar detaylı ve sık yapılan bir sosyalleşme aracı değil. Yemek kültürleri (salatalıklı, pancarlı değişik çorbaları) ve yemek saatleri de bizlerden farklıdır. Ah bir de sümkürme eyleminin normal karşılanması beni fazla şaşırtan bir kültürel şoktu.
Şeyma Sarıca: Polonyalı yaşıtlarınız ile Türkiye’deki okulunuzdaki arkadaşlarınızı kıyaslarsanız belirgin farklar görebildiniz mi?
Nur Erler: Polonyalılar benim gördüğüm kadarıyla kaygılı değil planlı insanlar. Daha özgür ve daha eğlenceli hayatları var. Dakik ve planlı olmaları sorumluluklarına aşırı özen göstermeleri dikkat çekiciydi. Bunun dışında Polonya’da lisans eğitimi üç yıl olduğundan yaşıtlarımız (Erasmus koordinatörümüz yaşıtımızdı) iş hayatına atılmışken biz eğitim hayatına devam ediyoruz.
Şeyma Sarıca: Polonya’daki genel yaşamı bir Türk üniversite öğrencisi gözüyle nasıl değerlendiriyorsunuz?
Nur Erler: Polonya’daki yaşam daha önceki sorularda bahsettiğim gibi, Türk üniversite öğrencisi için maddi anlamda makuldür. Kurallara uyup işleyişi bozmadığınız sürece iyi hayat standartlarına sahip olabilirsiniz. Polonya’da öğrenci olmak kendinize sosyal ve kişisel donanımlar edinmenizi sağlayacaktır.
Nur ERLER’in bazı Erasmus Anıları;